21 Ağustos 2010

ATATÜRKİYE

Bu aralar tahmin edemiyeceğiniz bir gelecek kaygısı yaşıyorum. Korkuyorum yarınların bana ne getireğinden. Önümü göremiyorum. Çok huzursuzum. İleride doğacak çocuklarım için endişeleniyorum. 

Sorun şu anda Türkiyemin yaşadığı buhranlı durum. Siyasi partilerin oynadığı çirkin oyunlar. Çünkü görüyorum ki bazı şeyler siyaset yapmaktan çok uzak şeyler. Din ile siyaset yapıyorlar, milliyetçilikle, ırkla siyaset yapılıyor. Bu bir ülkeyi bütün haline getirmez. Aksine param parça yapar. Osmanlının son dönemlerine bakalım. Neden parçalandığı çok aşikar. Azınlıklar. Ne zaman azınlıklar benim haklarım demeye başladı Osmanlı önce kendi içinde parçalandı. Koskoca Osmanlı devletini yıkan dış kuvvetlermiydi. Tabi ki hayır. Hangi ülke kafa tutabilir ki Osmanlıya. Ne yaptılar. Kendi içinde böldüler Osmanlıyı. Parçalamak daha kolaydı çünkü. Nitekim de parçaladılar. 
Şimdi aynı oyunları güzel Ülkem için de yapmaya çalışıyorlar. Biz de bakıyoruz. yok kürt, yok laz, yok çerkez, yok alevi.. Ne oluyor yaa.. Hepimiz bu ülkenin ekmeğini yemiyor muyuz. Hepimiz bu havayı solumuyor muyuz. Neden biri çıkıp demiyor. Bu ülkede herkes hak ve hürriyet bakımından eşit. Sadece yazılı olarak yer alması neyi değiştirir ki. Bastıra bastıra söylemedikçe. Ne kürdün benden bir farkı var ne de benim bi kürtten farkım. Eşitiz. Bunu anlamak neden bu kadar zor. Nedendir benim kendi dilim kendi rengim. Nedendir illa uygulanmak istenen baskı. Çok mu zor türkçe konuşmak bir dil altında bütünleşmek. Hiç sanmıyorum. 

Ya da bir din muhabbetidir gidiyor. Bende müslümanım Allahıma şükür. Bende ramazanda orucumu tutuyor, kurbanda allahın emrettiği kurbanımı kesiyor, namazımı kılıyor, Kuranımı okuyorum. Ama bu ülkeyi ve Atatürkü de çooook seviyorum. Neden ikisi bir arada olmaz gibi düşünülüyor artık.
Oluurr. Hem de çok güzel olur. Canım babanem okula başlamadan önce namaz surelerini öğretirdi. Sübhaneke ilk öğrettiği duadır. Öyle güzel öğretirdi ki. Selaniklidir babanem. Komşusuymuş Atamın. Daha okula başlamadan ondan öğrendim. Atamın mavi gözlerini sarı saçlarını. Öyle büyük bir sevgiyle anlatırdı ki o sevgiyi yüreğinde hissederdi dinleyen. Bir gece masal olarak atamı anlatıyorsa ertesi gün Peygamberimi anlatıyordu. Pamuk prensesle tanışmam okula başlayınca oldu. Benim masalım olmadı külkedisi. Her cuma börek yapıp dağıtırdı babanem çocuklara. Ağlardı 19 mayıslarda, cumhuriyet bayramlarında Allaha şükrederdi Bu ülkeye Atatürkü gönderdiği için. Takvim alırken hep Atatürklü olmasına özen gösterirdi. Baş ucundaydı Mekkenin fotoğrafı.
Bende onun torunuyum. Hem atatürkçüyüm hemde iyi bir müslüman. Evet türban takmıyorum. Babanem de takmazdı. Başı açık değildi. Ya bildiğiniz başörtüsü takardı. Zübeyde Hanım gibi yapardı daha çok. Çok severdi Zübeyde hanımı. Ne analar var ne çocuklar doğuruyor derdi. Hasta olduğumda önce ilaçlarımı verir sonra başlardı duaya "el benim elim değil Ayşe Anamın eli" diye. 

Oluyor işte ikiside aynı anda oluyor. Ben böyle yetiştirildim. Ne gördüysem öyle de yetiştirebilirim. Çocuklarıma pinokyo yerine kurtuluş savaşı hikayeleri, kırmızı başlıklı kız yerine çocuklarına taş kaynatan kadına Hz Ömerin adaletini anlatırım. İkisini de aynı anda yaşarım. Doya doya. Tüm yüreğimle Atatürkü Türkiyemi sevip kimseye gösteriş yapmadan yaparım ibadetlerimi. Yozlaşmadan yaşarım. İhanet etmeden nankörlük etmeden yaşarım. Nankörlük etmem ki sızlamasın şehitlerimin kemikleri. Boşa olmasın dökülen kanları.

Canım acıyor. İçim almıyor. Bölmesinler ülkemi. Dil uzatmasınlar Atatürküme. Ona söylenen her söz yüreğimde yara. Kan kaybediyorum. Tamam deseler ver canını bir daha tek bir söz söylemeyeceğiz onun hakkında. Bir an düşünmem. Akıtırım kanımın son damlasına kadar.
Ama yeterki bölünmesin ülkem. Çıkmasın biri ben özerklik istiyom diye. Nasıl bi kansızlıktır yaa. Ekmeğini yediğin vatana yapılırmı bu ihanet. 

Her kurumda mutlaka kırık bir yapı vardır. Ordunun içinde de vardır. Meclisin içinde de. Hatta en küçük kurum olan ailenin içinde bile. Ama bu yüzden ailenin tümü parçalanmaz. Düzeltilmeye çalışılır. Yada sen çık bu ailenden hainsin denmez. Yargılanmaz. Eğer bir takım hatalar varsa, bir takım yanlışlar varsa aile büyüğü önce kendine bakmalı biryerlerde yanlış yapmış olabileceğini düşünmeli. Varsa eğer önce onu değiştrimeli. Sonra orta yolu bulmalı. Yargısız infaz omaz. Bu aileyi böler. Çünkü mutlaka ailede onada hak verenler olacaktır. Diğerlerine de. Kime ne faydası olur ki. Önemli olan bütün kalabilmek.

Atam bunu yaptı. Bölünen ülkemi yeniden kurdu. Şimdi nedir bu tekrardan bölme çabası. Varsa çatlaklar kapatılır. Ama bölmek yanlış. Yargısız infaz yanlış. 

Son sözüm Ben MÜSLÜMAN BİR ATATÜRKÇÜYÜM. BEN TÜRKÜM. BEN KANININ SON DAMLASINA KADAR TÜRKÜM. NE MUTLU Kİ TÜRKÜM. MÜSLÜMANIM VE ATATÜRKÇÜYÜM. 
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..

Türkler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz. Çünkü milletimin mülkünü ve Allah’ın ona olan ihsanını en evvel Kantura (Türk) nesli alacaktır. İmam Taberani (Mu’cem’ül-Kebir ve Mu’cem’ül Evsat isimli eserinde)
Taberi şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber Arap kabilelerin hücumu yılında (Hendek savaşı) Medine’nin etrafında kazılmak istenen hendeğin sınırlarını çizdi... Biz hiçbir zaman bu sınırları aşmak istemiyorduk. Salman hendekten çıkarak Hz. Peygamberin bulunduğu yere geldi. Bu sırada O bir Türk çadırını kurmakla meşgul bulunuyordu. (et-Taberi II. S:568)
Hıfz, on kısma ayrılmıştır: Dokuzu Türkler’de, biri diğer insanlardadır. (Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi (Ramuz’ul-Ehadis 4140 nolu hadis)
Hıfz kelimesi bazı kitaplarda hafızlık, kavrama kabiliyeti olarak tercüme edilmiştir. Merhum Mehmed Vani Efendi’ye göre ise muhafazakârlık yani dinini, milletini, vatanını, maddi ve manevi değerlerini, örf ve âdetlerini, namusunu koruma duygusunun her milletten çok Türk milletindedir.

Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum."
-Mustafa Kemal Atatürk- 
"Sonra Kuran'ın tercüme ettirilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye tercüme ediliyor. Hz. Muhammed'in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim." (Atatürk'ün Temel Görüşleri, Fethi Naci, s.55)
"Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 225)
"Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)

Önce Türklerle ilgili bir kaç hadis ardından da Atatürkümün müslümanlıkla ilgili sözlerine yer verdim. Bu bölmek isteyenlere kabaca tabir etmek gerekirse kapak olsun....
BARIŞLA KALIN HOŞÇAKALIN.. 

1 yorum:

sena çeyiz dedi ki...

Bu ülkede herkesin eşit hakları olduğunu herkes çok iyi biliyor. Bu sigara içene, zararını anlatmak gibi bir şey aslında. İslamın şartı 5 tir, müslüman olmak için türban takmak gerekmez ki. Onlar asla amaçlarına ulaşamayacaklar sadece kendilerini buğday ambarında sanıyorlar, sanıyorlar ki daha iyi olcak, ama başaramazlar...

Yorum Gönder

Bir kimsenin beni yüzüme karşı medhetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkid etmeye de hakkı olması lazım
Bu nedenle olumlu yada olumsuz her türlü yorumunuz için şimdiden teşekkür ederim