13 Ekim 2010

BARIŞ

Barış dolu günler herkese...

Bu aralar içimde bir boşluk var. Doldurulamayan..Doldurmak istemediğim...Bu bendeki hal 99 yılından beridir var. Tarifsiz bir özlem ve ardından sesiyle gelen mutluluk, huzur...

Ben dedelerimi çok küçük yaşta kaybettim. Birini kanser diğerini kalp aldı benden. Dede sevgisi tatmadım dersem yalan olur tattım. Doya doya yaşadım hem. Lakin sonuçta dünya fani veren Allah alır canı..Onların peş peşe ölümlerinin ardından boşluklarını dolduran biri vardı. Dedemler yaşıyorken de vardı. Hep oradaydı. Söz vermişti her zaman aynı saatte aynı yerdeydi.
Biraz hızlı konuşurdu. Ama o kadar düzgün bir türkçeye sahipti ki ne kadar hızlı konuşursa konuşsun çok iyi anlardım kendisini...

Sonra bir çok şeyi ondan öğrendim. Annemin babamın zorla yaptırdığı şeyi tek bir sözüyle yaptırıyordu. Çocuklar anne babasından yüz bulur yapmazlar. Karşılarında örnek teşkil eden birileri olmalıdır. İşte tam karşımdaydı. Bugün sahip olduğum bir çok iyi alışkanlık onun bana kazandırdıklarıdır.

Yıllar geçiyordu. Büyüyordum. Yeni arkadaşlıklar, alışkanlıklar derken ardından yaptığım nankörlük..O hep oradaydı. Aynı yerde aynı saaatte. Peki ya ben.. Nankördüm ya işte...Gitmedim. Yeniler farklıydı bir de artık büyümüştüm. Büyümüştüm ya değer verdiklerim unutulmuştu sırf büyüdüm demek uğruna...

Hayat işte bir gün öle acı bir şekilde anlaatıyorki yılların geçtiğini ve ne kadar acımasız olduğunu. Hep orada olacaktı aynı yerde aynı saatte... Olmuyormuş. O da faniydi işte..Gitmişti...

O sabah herzamanki gibi uyanmış kahvaltı etmiştik. Televizyon almaya gidecektik. bozulmuştu ve yaklaşık bir haftadır televizyondan uzaktık. Oysa ne zevk alırdım tv karşısında kahvaltı etmekten. En yakın elektronik maağazasına gitmiştik. Her yerde televizyon. Fakat bi gariplik vardı. İçime bir sıkıntı çöktü. Tvde bir hastahaneden canlı yayın yapıyorlardı. Onlarca ekran vardı ve hepsi aynı şeyi söylüyordu.

Ayaklarımın tutmadığını hissettim. Annemin adımı söylediğini koluma girdiğini ve beni sandalyeye oturtmaya çalıştığını şimdi şimdi hatırlıyorum.
İnanamıyordum. Yalan olmalıydı. Tarih 1 şubatı gösteriyordu. Nisan 1 değildi ki nerden çıkmıştı bu kötü şaka. Göz yaşlarıma engel olamıyordum. Gitmişti işte. Rabbim sevdiklerini erken alırmış yanına ya O da gitmişti işte..Ama gitmemeliydi..Her zaman aynı yerde aynı saatte....Olmayacakmıydı. Olurdu yaa O gitmezdi. Erkendi. Daha öğreneceklerim vardı..Öğretecekleri vardı..
Ama gitti. Tarihler 1 şubat 1999 u gösterdiği gün. 81300 Moda da sessizlik vardı. Karanfillerle mumlarla resimlerle eline gitarı alıp gelen binlerce yüzbinlerce seveni vardı.


Ben sığındığım bir limanı kaybetmiştim. O benim uzun saçlı uzun bıyıklı meleğimdi. Gitmemeliydi. Ama gitmişti. Cenazesini seyrettim. Yapılan programları seyrettim.
Bir hafta sonra boş ders.. Tatsızdım. Önümde boş bir sayfa..Bir kalem...Siyah kalemden beyaz kağıda dökülenler:
Merhaba Barış abi.. Bugün çok uzaklara gidişinin üzerinden bir hafta geçti..Dünya üzerinde gidip bize göstermediğin yer kalmadı tabi. Şimdi de orayı gör gel emi. Anlat nasıl bir yer. Ama fazla kalma..Dedemlere de selam söyle..........
Arkadaşımın ne oldu iyimisin demesiyle kafamı kaldırdım. Farkında bile değildim ağlıyordum. Deftere baktığımda  sayfalarca yazdığımı fark ettim. O defterde buluşuyorduk Barış Abiyle artık. Herzaman aynı yerde aynı saatte.

Benim Barış Abiye olan sevgim bir hayranın sevdiği sanatçıya olan sevgiden çok daha fazla çok daha yoğun. Öyle çok kızıyorum ki  benim sevgimi kendilerinin başka sanatçılara olan hayranlıklarıyla aynı kefeye konulmasına. " bende .... ya hayranım senin için Barış neyse o da benim için o."
1 Barış ne demek Barış Abi de Barış Maanço de askerlik arkadaşınmı o senin.
2 Sen benim sevgimi nasıl ölçebiliyorsun ki kendininkiyle kıyaslıyabiliyorsun.
3 yada boşverin yine kızmaya başladım ben say say bitmez çünkü.
Barış Abi hemen herkesin sevdiği bir sanatçı. 7den 77ye herkes mutlaka bir şarkısını bilir. 12 sene oldu gideli. Ama gitmedi.

Barış Abi ile bir bağım olduğuna inanıyorum. Üzüldüğüm anda bir yerlerden mutlaka sesini duyarım. bir çok kere sınadım bunu. Kendimden şüphelendim başlarda. Ama öyle değildi. Mutsuz olduğumda mutlaka bir şekilde duydum o güzel sesini. Bazen radyodan yükseldi sesi, bazen bir arabanın içinden, bazen bir evin açık penceresinden..

Oradaydı işte gitmemişti. Öğreteceği şeylerde bitmemişti. Çocukluk diyip öylesine dinlediğim her şarkı büyüdükçe anlam kazandı. Bir şeyler öğretti. Aşkı öğretti, şükrü sabrı, vefayı, hayvan sevgisini insan sevgisini..... Ve daha bir çok şey..

Hafta sonu İstanbuldaydım. İlk kez İstanbula ayak basmıştım.Çok yakın iki dostum evlendi cumartesi günü. Bende yanlarında yer aldım. Pazar günü ise gideceğim yer belliydi. 81300 Moda.
Onca uzun yıldır bekliyordum ki okadar heycanlıydım ki sözlerle kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Evden çıktık. İşte otobüse bindim. İşte Kadıköydeydim. Moda. Arkadaşım yolda birilerine sormaya kalktı işte tabela diye bağırdım.. Barış Manço 81300..

Tabelayı gördükten sonra kalp atışlarım hızlandı. Küt küt küt...Midemde kramplar vardı. Ayaklarım ordamıydı yoksa yerden çok yukarlardamıydım. Ve....Orda..Orası işte...Kapıda duruyor..
Sonra garip bir his. Hani doğduğunuz büyüdüğünüz mahalleden taşınırsınız yıllar sonra yolunuz düşer. Sizindir o yollar oralarda büyümüşsünüzdür ve en ufak ayrıntısını bilirsiniz. Bir köşede düşmüş bir köşede saklambaç oynamışsınızdır.

Ben aynı şeyleri hissettim kapıda öylece durduğumda. Sanki hep oradayıdım da bir süre ayrı kalmıştım. Biliyordum, tanıdıktı..Benimdi. Huzur doluydu. Sıcacıktı...
Arkadaşıma döndüm hadi dedim girelim. İçeri girmeliydim onun dokunduğu yerlere dokunmalıydım. Yıllardır bekliyordum. Ama giremezdim. Saat 17:15 i gösteriyordu. Müze saat 17:00 de kapanmıştı. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. 15 dakika içinmi ayrı kalmak zorundaydım şimdi ben. Arabası oradaydı..... Plaka.



Plakaya dokundum. Kalbim hızla çarpıyordu. Hayal kırıklığı çığ gibi büyüyordu..Parmaklıkların kenarına oturdum. Evi seyrediyordum. Arkadaşımsa içeri girmenin yollarını araştırıyordu. Bense o tanıdık evi seyrediyordum. Bahçedeki heykelleri seyrediyordum.Sunay Akın imzasını atmıştı bahçeye. Nede güzel olmuş. Sonra gözlerim yine pembe mor renkli eve çevrildi. Pencerelerden içeri bakıyordum. Sonra perde kımıldadı. Arkadaşıma seslendim. İçeride biri var diye nasıl seslendiysem yerinden sıçradı. Hemen yan tarafa doğru ilerledik. Evet biri vardı işte.. Müzenin bekçisi kapıdaydı. İçeri girelim dedik. Dil döktüm. Rica ettim. İzmirden geldim 10 dakika durayım yeter dedim. Ağladım. Pazar günü olmasına rağmen belediyedekiler tarafından izleniyor dedi. Hafta içi bile ulaşamadığımız belediye çalışanları mı izliyordu hemde pazar günü. Pembe evin demir kapısı yüzümüze kapatıldı.

Yaşadığım hissi anlatamam size. Kızgınlık fazlaydı. Fazlaydı demekki ben bekçiye önce azalan saçlarına yönelik tez zamanda kel kalmasını sonra da sende çok istediğin bir şeye kavuşama böle kapısından dön diye beddua etmiştim. Hiç yakışmadı bana biliyorum.Sonradan çok pişman oldum. Aslında gerçekten istemedim. Yani çok sinirliydim. Çok üzgündüm ve çıktı ağzımdan işte. Aslında hala sinirliyim ne vardı 5 dakika girseydim içeri. Çok istediğine kavuşamaması için yaptığım bedduadan tövbe ettim ama kel kalması konusunda hala aynı görüşlerdeyim.

Ben yine evi seyrediyordum. Çatının altta kalan kısmında tahtalar şişmiş açıklıklar vardı. Pencereleri niye kapatmıyordu bekçi bozuntusu. Bir yağmur yağsa içeri girecek. Sorumsuz. Bu ve buna benzer bir çok düşünce. En çok da huzur bildiğin sevdiğin bir yere güvenli bir yere gitmenin verdiği huzur..Sonra arkadaşım seslendi tekrar.Hava kararıyor üsküdara gidip kız kulesini seyredelim. Ayağı kalktım. Bacaklarımda onlarca ton vardı sanki. Saate baktım 18:37. Nekadar süredir orada oturduğumun bile farkında değilim. Sadece evi seyrettim. Oraya kadar gittim ya buna da şükür. Elbet birgün yine gidicem. Bu kez giricem eve..Biliyorum.Birgün gelecek dönence....
.
Orada oturduğum süre içinde bir aile geldi çocukları almış gelmişler annelerine  soru soran çocuklar. Baktım yanlış cevap veriyorlar yada bilmiyorum diyorlar lafa daldım. Anlattım. Dilim döndüğünce.
İnsanın ayakları nasıl geri geri gidermiş. Nasıl yüreği başka yerde kalırmış anladım. İçim buruk ama huzur dolu olarak 81300 Moda'dan ayrılırken anladım.

Aynı günün akşamı eve dönüş yolundaydım. Otobüs hareket etti. Mp3ü çıkardım. Kulaklıklaarı taktım. 500küsür şarkı 30 farklı şarkıcı ve birçok kaliteli sanatçının arasından tanıdık bir ses. Yolculuğun başında hoşçakal diyen bir ses dedi ki Yine Yol Göründü Gurbete. Dudaklarımda hafif bir tebessüm. Yine yanımda...

Sizler zaten biliyorsunuz Barış Abiyi. Biyografik bir yazı değil benimkisi..Sadece hissettiklerim. Herhalde tahmin etmekte zorlanmazsınız ileride bir oğul nasip olursa bana adının ne olacağını.. Mehmet Barış. Huyu da suyu da benzesin diye... Adıyla bir yaşasın diye..Bilmeyenler için söylüyorum. Mehmet Barış Abinin ikinci ismidir. Yani hasan hüseyin mehmet ali gibi.

İleride çocuklarım olucak Mehmet Barış ve belkide bi kız adı belkide Smyrna(Simirna=İzmir). Bir pazar sabahı ailecek oturmuş kahvaltı ediyoruz. Herzamanki yerde Herzamanki saatte. Çocuklarım, eşim ve ben..Ekranda tanıdık bir yüz. Her zamanki ses, güler yüz biraz hızlı konuşuyor yine ama anlıyoruz gülen yüzlerle izliyoruz. İşte bir çocuk şarkı söyledi yarım yamalak arkasında koskoca Kurtalan Ekspres. Vokalde Barış Abi. Diğer çocuklar kaldırdılar pankartları hepsi 10 puan 10 puan 10 puan...Benim çocuklarımda herzamanki yerde herzamanki saatte öğreniyorlar diş fırçalamayı, ıspanak yemeyi, kapıyı açmadan önce kim o demeyi, sofra kurulurken yardım etmeyi...Sonra öğrenecekler çok sonra aşkı sevgiyi dostluğu vefayı..Herzamanki yerde herzamanki saatte. 81300 Moda..

Herne sürç-ü lisan ettiysek affola...
Seni seviyorum Barış Abi..

Barış la kalın Hoşçakalın. (eh anlamışsınızdır hemen her postun sonundaki bu cümlenin anlamını)

3 yorum:

Büşra Bayram dedi ki...

Allah rahmet etsin :/

modafobik dedi ki...

Cennette sevgiyle bizi bekliyor olmalı :) Türkiyenin gelmiş geçmiş en büyük efsanelerinden biriydi, her ölüm erkendir ama onunki daha fazla erkendi :/

Bayram Kombesi dedi ki...

merhaba ilk ziyaretim bu blogunu. Izlemeye aldim hemen. Baris Manco' ya Allah' tan rahmet diliyorum. Guzel palasimlarda bulusmak dilegi ile, sevgiler.

Yorum Gönder

Bir kimsenin beni yüzüme karşı medhetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkid etmeye de hakkı olması lazım
Bu nedenle olumlu yada olumsuz her türlü yorumunuz için şimdiden teşekkür ederim